4 Kasım 2011

Bienal Notları'm

       “Bakmadan göremezsin, görmeden bilemezsin” sloganıyla meraklılarını çağırıyor 12.İstanbul Bienali…


        Biz de bu çağrıya uyduk ve ufak bir keşfe çıktık...


       Öncelikle, “Sanatçı mıyım, ben sanattan ne anlarım?” gibi düşünceleri olan herkes en az bir kere uğramalı derim ben, 2 yılda bir düzenlenen İstanbul bienallerinden birine… Belki bazı eserler anlaşılmaz gelecek, düz mantığımızla “bunu ben de yaparım ne var” dedirtecek, kimisi fazla soyut kalacak, kimisi kimimize sıkıcı gelecek, kimisi vay be dedirtecek… ama her şeyden önemlisi bence bienal, görsel algılamalarımızın ve kavramsal düşünme mantığımızın gelişmesine faydası olan bir çeşit beyin jimnastiği…farklı kültürlerden, farklı sanatçıları, güncel sanata bakış açılarını ve izleyicilerini de bir araya getiren önemli bir İstanbul sanat etkinliği.

Bu yılki bienalin adı “İsimsiz”. Bu konseptin çıkış noktası ise Küba asıllı Amerikalı sanatçı Feliz-Gonzalez-Torres (1957-1996). Serginin bu başlığı ve alt başlıklarını, sanatçının yapıtlarını takip ediyor,  ve yapıtlarına gönderme yapıyor, parantez içinde bir tanımlamayla takip eden “isimsiz” başlığıyla. Bir başka deyişle, 12.İstanbul Bienali, temel olarak, “İsimsiz” (Soyutlama), “İsimsiz” (Ateşli Silahla Ölüm), “İsimsiz” (Tarih), “İsimsiz” (Pasaport), “İsimsiz” (Ross) teması adı altında Feliz-Gonzalez-Torres’in belirli yapıtlarından yola çıkan solo ve karma sergilerden oluşmakta…

Antrepo 3’te ve 5’te, 2 yıllık bır hazırlanma sürecinin sonucunda bienal için hazırlanmış eserlerin olduğu gri duvarlı odaların ve avlularınn birinden diğerine geçerek bir nevi sanat mahallesinde turluyoruz… İşte bu gezide dikkatimi çeken bazı noktalara dair bienal notlarım:
       
Öncelikle, Ateşli Silahla Ölüm konseptindeki silahlı şiddetin yaygınlığını vurgulayan fotoğraflar ve videolar oldukça çarpıcı…çoğunluğu siyah beyaz yalın anlatımın yanında, gerçekçilik su üstünde… Benzer bir şekilde, Bisan Abu-Eisheh’in “Evcilik oyunu” adlı kişisel sergisinde,  savaş sırasında Kudüs’te yıkılan evlerin bazısından toplanmış, giysi, mutfak eşyası gibi  gündelik eşyalar yalın bir şekilde cam bölmelerde sergileniyor… ama hissiyatı, cam tabutlarda yatan ölüler gibi… Beni çarpan diğer bir sunuş şekli Jonathas de Andrade’e ait… Kendisini farklı boyutlardaki kalın tahtaların üstüne yapıştırdıkları kent, bina fotoğraflarıyla ve çöpe atılmış bir günlüğün sayfalarını duvara asarak ifade etmiş… Değinmek istediği ise Brezilya’daki Tropik Kalıntı adlı projenin, ülkedeki Recife kentinin gayrimenkul spekülasyonuyla yok oluşu…

                       
                              Bisan Abu-Eisheh*                                     Jonathas de Andrade*


Bu sergi vesilesiyle tanıdığıma memmun olduğum diğer bir sanatçı ise Yıldız Moran Arun, 1932 doğumlu Türkiye’nin resmi eğitim gören ilk kadın fotoğrafçısı… Sergi fotoğraflarının çoğu Anadolu’ya ait olan sanatçı, aslında İngiltere’de eğitim gördükten sonra fotoğraf çekmek için İspanya, Avusturya, Fransa, Monako ve Yunanistan’ın yollarını tuttmuş… 1950-1962 yılları arasında 12 yıl aktif fotoğrafçılık yıllarında, 21 yaşında iken İngiltere’de açtığı ilk sergisini açmış ve ilk günde tüm eserlerini satmış. 23 yaşında iken Türkiye’de açtığı ilk sergisinde ise 2 yıl boyunca hiçbir eserini satamamış… Sanatçı aynı zamanda Özdemir Asaf’ın eşiymiş…

Bienalin aklımda yer ettiği diğer eserleri ise, Elizabeth Catlett’in çarpıcı baskı ve tabloları, Dani Gal’in ses ve görsel sanatı bir araya getiren, sessiz ama kıskandırıcı tarihi plak koleksiyonu, Renata Lucas’ın zemine döşenmiş tahtalarla ilginç fay hattı tasfiri ve Martha Rosler’in Vietnam savaşıyla iç mimarlık dergilerini  dahice hamanlamış  bir fotomontaj dizisi...





Elizabeth.Catlett*     Renata Lucas*

Bienal’in kapıları 13 Kasım’a kadar açık ve lisans öğrencilerine ücretsiz…  Bütün eserlere dair bilgileri bulabileceğiniz sergi kitapçığınızı da antrepo girişlerinden satın almanızı öneririm; oldukça faydalı…

            Not 1: *Fotoğrafların hepsi http://12b.iksv.org/tr/index.asp alınmıştır.

         Not 2: Bu satırları yazalı neredeyse 2 hafta oldu, ancak ülkemizde devamlı dolaşan terör ve deprem kara  bulutlarınn son şiddetli fırtınasından ötürü yayınlamak istememiştim… Maalesef bu şiddetin ana sebeplerinden olan bizlere, daha anlayışlı, daha bilinçli ve daha aydın bir toplum için daha çok sanat diliyorum…

Ayrıntılı bilgi için:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder