23 Şubat 2013

İç sıkıcı bir cumartesi

Son zamanlardaki uykusuzluklarımın patlamasını, bu cumartesi öğle geç saatlerde uyanarak acısını çıkardığım ve şu saate kadar da Friends izlemek ve günün haberleri okumak dışında pek bir şey yapmadığım, kısacası kayıp bir cumartesi... İstanbul da bugün benim gibi gri bulutların ardına saklanmış sanki... İsteğe bağlı arada dinlenmek, zihni boşaltmak bir çeşit ihtiyaç elbette ama istemsizce olduğunda büyük bir kayıp ne yazık ki... bir de bunların hepsini, farkında olarak yaşamak var ki o daha büyük bir kayıp. Hele ki önünüzde az zamanı kalmış bir maratonun uzun yapılacaklar listesi, yanında yine zorunlu olarak ötesine ertelenmiş hayaller varsa. Masamda kahvem, fonumda Canon in D ve başucumda dün akşam kitapçıda karşıma çıkan Tanrılar Okulu.


Malum seveni de sevmeyeni de çok bu kitabın; kimisine gereksiz, felsefi derinliği az, bir çeşit kişisel gelişim kitabı, kimine göre de kısaca çok başarılı. Unutmuştum aklımdaki göz atılacaklar listesinde olduğunu ama dün kitaplar arasında dolanırken bir anda karşıma çıktı. Kitabın yazarı Stefano D'Anna diyor ki "bu kitap bir harita ve bir kaçış planıdır. Önceden çizilmiş ortak bir kaderin yazgısından çıkarak bir Birey olmak adına izlediğim yolun hikayesidir". Arka sözünde de: Hayat; tıpkı bana yaptığı gibi sizi de, bir mengenede soluğunuz kesilinceye kadar sıktığında, sizi içinden çıkamayacağınız hayalkırıklarına uğrattığında ve hiçbir çıkış yolu bulamadığınızda... İşte ancak o zaman bu Kitap, bir anda elinize geçecek ve sizi bulacaktır. Böylece Devrim'iniz için, bir insanın hayal edebileceği en büyük maceraya hazır olduğunuzu bileceksiniz: Bütünlüğünüze ve yolunu kaybettiğiniz cennetinize yeniden kavuşmak. Kitabı satın alıp, dün akşam okumaya başladığımda benim son zamanlarda kendime sıkça yaptığım bir eylemin kitabın önsözünde vurgulanmış olması, "Kendini gözlemlemek kendini düzeltmektir." demesi, beni hem etkiledi hem de inşallah geri kalanlarında benim bildiğimi bana söylemez dedirtti. Bu aralar özellikle kendini yinelemeye tahammül edemediğimden kitaba akıcı olarak devam edemedim, ama yıllar önce bir otobüs yolcuğunda tesadüfen karşıma çıkan bir başka kitabın bugün İstanbul'da yaşıyor olmama büyük katkısı olduğundan, bu kitabın da durduk yere karşıma çıkmadığına inanmaktayım. Yanılacak mıyım zamanla görecez. İnternetteki diğer okuyucu yorumlarından kitabın bölüm bölüm düşünerek okunması tavsiye edilmiş. Ben de bu öneriye uyarak, boş vakitlerimi onunla geçirmeyi düşünüyorum ama kitabın büyük ve kalın olması ilk etap onun sadece başucu kitabı olabileceğini söylüyor. Bakalım hep yanımda olmasını isteyecek miyim.

Bittiğinde haberdar ederim, lakin şimdilik bu kadar:

"Yoksulluğu da düşleyebiliriz, zenginliği de düşleyebiliriz.
Cehennemi de düşleyebiliriz, cenneti de düşleyebiliriz.
Ölümü de düşleyebiliriz, sonsuz bir yaşamı da düşleyebiliriz.
Hepsi bize bağlı.
Dünya bizim onu düşlediğimiz gibidir."
                                                                                      Stefano D'Anna

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder