22 Temmuz 2010

Önsöz

Herkesin şanslı doğmadığı bu dünyada, yetisi izin verdiği halde, hiç gökkuşağı görmeyen var mıdır aramızda? Yağmurlu bir havada, damlacıklarından süzülen gün ışığının oluşturduğu renk cümbüşünü? O anlık mutluluk ve hayranlık duygusunu yaşamayan? İlla ki vardır; ama ilkokul sıralarındayken öğrenmişizdir prizmanın beyaz ışığı gözle görünür 7 ana renge ayırdığını, gördüğümüz renkli cisimlerin bu 7 ana renkten birini seçip gerisini yansıttığını; yani denizlerimizin mavililiğinden, ormanlarımızın yeşilliğine, taksilerimizin sarılığından, portakalın turunculuğuna, hepsinin birer yansıma olduğunu, diğer renklerin, bu ana renklerin karışımı ile elde edildiğini...

Peki renkler sadece görünen yansımalar mıdır ki? Giydiğimiz tişörtün renginden aldığımız arabanınkine, saçımızın renginden sevgilimizin göz rengine... Elbette ki hayır, enerjidir renkler, beyinlerdeki öznel algılamalardır. Nasıl değişen yağmur damlalarıyla, gökkuşağı değişebiliyorsa, etkisi de değişkendir renklerin canlılarda. Ondandır herkesin aynı rengi sevmeyişi ve ondandır her rengin farklı bir anlama gelişi; mavinin huzuru, kırmızının canlılığı gibi.

Dahası renkler, bence bilinenlere ilaveten görünmezlikleriyle de yer alırlar hayatlarımızda; yaşantılarımızla... Gezdiğimiz bir mekandan izlediğimiz bir filme, dinlediğimiz müzikten okuduğumuz bir kitaba... Yeni tanıştığımız bir insan, hayata bakışıyla, sözüyle, hareketiyle farklı bir pencere sunar yaşamlarımıza, kendi rengini katar anımıza. Bu farklı düşüncelerin, deneyimlerin, birikimlerin yansımalarıyla da renklenir işte hayat, şekillenir alışagelmişlikler...

Bu noktada, ben de istedim ki, dünyamdan yansıyan ne varsa, bir renk olsun, sizi bulsun “7 renk bir dünya”mla...

Hoşbuldum aranıza.

Æ

3 yorum:

  1. hoş geldin:)) yazını da çokçok beğendim:) devamı için fazla bekletme ama ;)

    YanıtlaSil
  2. O zaman bana biraz renk ver Aybükeee:))
    Blogspot sonunda açıldı hayırlı uğurlu olsun:))Önsözümüzde çok güzel olmuş..Bekliyoruz yeni yazıları..

    YanıtlaSil