28 Ocak 2015

Nergis ve Özlem


Günler, aylar, yıllar harcıyor insan, bedenen kaybettiği insanları anılarında yaşatırken. Doğa gereği, farkında da olmuyor çoğu zaman; geçen günlerin sayısının... Yine doğa gereği, iste de istemese de kabulleniyor, ansızın gelen hastalıkların, kazaların, hayatında yarattığı boşlukları. Bir, anlatılacak hikayeleri birikiyor gün ve gün; onu da rüzgara fısıldıyor dinlenildiğini düşünerek. Bir de fotoğrafları oluyor arada baktığı; anıları besleyerek özlemleri tebessüme ve gözyaşına dönüştüren. Duaları oluyor; kaybettiğinin huzuru için niyet ettiği. Eşyaları oluyor, kaybettiğinden ona kalan; kullandıkça onurlandığı. Bazen de bir nergisi oluyor; Ocak ayının soğunu bir anlığına sıcacık yapan; onu, bir zamanlar kaybettiğiyle oturduğu, mutluluğun nergisle etrafa yayıldığı, ufak bir oturma odasına götüren. Sadece bir demet nergis, ona gülümseyerek özlemine arkadaşlık eden...

Peki neydi bu bitmeyecek olan özleme sebep?
Arada kan bağı da olmadan üstelik.
Karşılıksız, ilk gerçek sevgiyi ondan görmesi miydi?
Ondan mıydı, anılara bir adım daha yakın olmak için her yıl Ocak'ta masaya konuk olan nergis?
Çocukluğunda gerçekten sevildiğini hissetmenin vefası mıydı bu rituel?
Ona olan özlem miydi nergise olan bu sevgi, bu hayranlık?

Peki onun iyiliğini, iyilikle yaşatma çabası mıydı bu sözler?
Çocukluğun en sevdiklerim listesinin, liste başı dedesini,
özlemle anmak,
sevgisini yine bir Ocak nergisinde mi bulmaktı?

Kim bilir.

Sevgiler,

Æ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder