12 Aralık 2013

İki Mandalinalı Günler

Ansızın nefessiz kalmak gibi bir gerçeğin olduğu şu hayatta neden üzülür ki insan? ama üzülüyor işte, doğasında var. O kadar üzülüyor ki bir günü yalnız iki mandalina yiyerek geçiriyor; tuhaf değil mi?



Pencerelerini sıkıca kapatıyor, aklındaki yap-boz parçalarını yerine oturtmaya çalışıyor, üzüntüsünden ve stresinden yemek yiyemiyor. Midesinin tek kabul edebildiği, iki adet mandalina... Hani kokusuna hayran olduğu, en sevdiği kış meyvesi... oluyor onun tek ilacı.

Şimdi düşününce tuhaf; oysa geçtiğimiz yıl bugünlerde bu durum ne kadar da olağandı.

İşe gidilir, düşünülür, gelinir, düşünülür, uyumaya çalışılır, yine düşünülür, sabah kalkılır, yine işe gidilirdi.

İnsanın kendine bunu yapması "insan haklarına aykırı"; ama elde değil ki. Başka türlü büyümüyor insan. Aklında yaşanmış her sahneyi tekrar yaşatıp, kendi süzgecinden geçirmeden devam edemiyor bazen.

Sezen'in de dediği gibi "fazla da üzülme hayat bitiyor bir gün... ömür imtihanla geçiyor..."

Geçiyor da peki bu süreç ne kadar sürüyor? Orası meçhul. Sabredip görmek lazım. 

Bir de dolapta da her zaman iki tane mandalina bulundurmak... :)

Şaka bir yana, hayatta mutsuzluk da, başarısızlık da, pişmanlık da, hata yapmak da, affetmek de bizim.

İş bunu fark edebilmekte, kabul edebilmekte.

Eğer siz de bugün benim gibi, her hangi bir tuhaf anınızı gülümsemeyle anabiliyorsanız, iki mandalinalı günler haftamız kutlu olsun :)

Æ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder